Vücuttaki toksinleri temizliyor, yaşlanmayı önlüyor, DNA’yı tamir ediyor, bağışıklığı koruyor ve enflamasyonun denetiminde kıymetli bir rol oynuyor. Bu saydıklarımızın hepsini hücrelerimizin üstün kahramanı, elektrik süpürgesi üzere çalışan glutatyon yapıyor. Glutatyonun hücrelerimizde üretilen glisin, sistein ve glutamin isimli üç amino asitten oluşan bir protein olduğunu söyleyen Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu, “Bu husus organizmamızın en kıymetli doğal antioksidanıdır. ‘Antioksidanların anası’ diye de anılır. Hücrelerimizin güç fabrikaları olan mitokondrilerdeki faaliyetlerin sonucunda ‘serbest oksijen radikalleri’ (SOR) denilen kimi unsurlar açığa çıkar. Bu unsurlar oksidan yani hücrelerimizin yapısına ve DNA’sına ziyan veren hususlardır. Birebir oksijenin demiri paslandırması üzere SOR molekülleri de hücrelerimizi paslandıran vahim ziyanlı hususlardır. İşte burada glutatyon devreye giriyor. Hücre içinde oluşan SOR molekülleri yeniden hücre içinde imal edilen glutatyon tarafından etkisiz hale getiriliyor. Glutatyon olmasa bütün organlarımız saatler içinde iflas ederdi” dedi.
“Glutatyon antioksidan özelliğiyle bağışıklık sistemini güçlü fiyat. Damarları enflamasyona ve kalp-damar hastalıklarına karşı korur. Hücrelerdeki kanserleşmenin önüne geçer. Beyin hücrelerini sağlıklı meblağ. Parkinson ve Alzheimer üzere hastalıklara karşı kalkan oluşturur.” Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu
“Genç ve sağlıklı şahısların hücreleri yeteri kadar glutatyon yapar” diyen Yörükoğlu, sigara ve alkol üzere makus alışkanlıkların, diyabet üzere kronik hastalıkların ve yaşlanmanın glutatyon seviyesini azalttığına dikkat çekti. Sağlıklı ve istikrarlı beslenmenin glutatyon üretimi için çok kıymetli olduğuna vurgu yapan Yörükoğlu, “Protein, sağlıklı yağlar, kompleks karbonhidratlar ve vitamin-minerallerden güçlü zerzevat, meyve ve salatalardan varlıklı bir beslenme çok önemli” diye konuştu.
HANGİ BESİNLERİ TÜKETMELİ?
Günlük beslenmede kâfi ölçüde amino asit alımına bağlı olarak glutatyonun bedende sentezlenebileceğini aktaran Uzman Diyetisyen Olcay Barış, “Glutatyon seviyesini artırmak için başta kükürt ve selenyumdan güçlü besinleri tüketmek, C vitamini içerikli besinlere beslenmede yer vermek değerli. Brokoli, sarımsak, soğan, brüksel lahanası, karnabahar, tavuk, balık, yumurta, peynir altı suyu, baklagiller, pancar, ıspanak, fındık, mandalina, portakal, greyfurt, turunçgiller bu besinler arasında” bilgisini paylaştı.
“Glutatyon seviyesini artırmak için farklı destek seçenekleri de mevcut ancak şahsa uygun bir teklif yapmak hayli kıymetli. Kan testleri ile GSH/GSSG ölçümü yapılmalı ve uzman bir doktordan dayanak alınmalı.” Uzman Diyetisyen Olcay Barış
SABUNDAN KREME HER ŞEYDE VAR
Hücreler tarafından üretilen glutatyonun etraftan gelen ziyanlı etkenlere karşı cildi koruyup,?yaşlanma tesirlerini azalttığına dikkat çeken Dermatolog Şale Kutsal Yılmaz, “Antioksidan tesirleri çok güçlüdür. Bu nedenle yaşlanmayı geciktirme konusunda çok yararlı bir dayanaktır. Yaş alma sürecinde üretimi azalır. Cilt bakım eserlerinden glutatyon desteği yapılarak azalan tesir tekrar güçlendirilir. Günümüzde birçok marka formüllerinde glutatyona yer vermeye başladı. Glutatyon yıkama jelleri, serum, losyon, nemlendirici, güneş esirgeyici, göz kremleri ve hatta hoşluk sabunları içinde dahi kullanılabiliyor” dedi.
“Glutatyonun cilde verdiği en değerli tesir parlaklık ve ışıltı. Bunun yanı sıra cilt lekelerini ve ton düzensizliklerini, akne iz ve lekelerini, ince çizgi ve kırışıklıkları azaltırken cilt elastikiyetini artırır. Öbür kimi antiaging içeriklerle birlikte kullanıldığı takdirde tesiri güçlenir. 10 haftalık sistemli kullanım sonrasında ise tesirler görülmeye başlar.” Dermatolog Şale Kutsal Yılmaz
ETKİSİ YÜZDE 40 İLA YÜZDE 60
Hücrelerimizin enerjiyi kullandıktan sonra kimi artık unsurlar ürettiğini lisana getiren Dr. Buğra Adil Buyrukç da, “Bu artık hususlara oksidan molekül diyoruz. Glutatyon bedenimizdeki bu makûs huylu elektronları temizleyen en kuvvetli antioksidanlardan biri. Berbat beslenme, az su içme, az ahenge, bedenin kendisini toparlanmasına müsaade vermeme ve karaciğeri yoracak ilaçlar kullanma üzere faktörlerle glutatyon bedende yeteri kadar üretilemiyor ya da üretilen glutatyon yetmemeye başlıyor. O vakit da bizi kanser yapan, kronik hastalıklara yol açan, erken yaşlanmamıza neden olan, hücrelerin ve organların işlevlerinin bozulmasına neden olan hastalıklar ortaya çıkıyor” diye konuştu.
Ağızdan alınan glutatyonların şahsa ortalama olarak yüzde 40 ila 60 ortasında tesir ettiğini söz eden Buyrukçu, “Damar yoluyla alınan glutatyon süratle emildiği için daha tesirli oluyor. Hastalığın durumuna, kişinin hayat ve beslenme stiline ve bedenindeki toksik yükü atma durumuna nazaran kan testleri yaparak kişinin ne sıklıkla glutatyon kullanması gerektiğine karar veriyoruz” halinde görüş paylaştı.