Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nde vazifeli bir profesöre, üniversiteyle ilgili gelişmeleri gazetecilerle paylaştığı teziyle soruşturma başlatıldı. Profesör, Yükseköğretim Heyeti Başkanlığı’na (YÖK) yaptığı müracaatta, rektörlüğün misyonu berbata kullandığını ileri sürerek mobbinge maruz kaldığını söyledi.
SORUŞTURMA NEDEN AÇILDI?
Gazete Duvar’da geçtiğimiz ay ‘Dumlupınar Üniversitesi’nde dolandırıcılık tezi YÖK’e taşındı’, ‘Rüşvetle üniversiteye kayıt argümanı: YÖK inceleme başlattı’ ve ‘Mahkemeye müracaat: Eşini takıma alamayınca tüm adayları eledi’ başlıklı haberleri kamuoyuna duyurduk. Üniversite kelam konusu bu haberlerle ilgili bir akademisyenin gazetecilere ‘bilgi ve evrak paylaştığını’ argüman ederek idari soruşturma başlattı.
Soruşturma sonrası akademisyen, YÖK’e müracaatta bulundu ve bu bilgileri paylaşan kişinin kendisi olmadığını aktardı. YÖK’e yapılan müracaatta, “Bahsi geçen haberlerde yer alan içeriklerin şahsım tarafından servis edildiği teziyle hakkımda soruşturma açıldı. Rektörlük makamına yazdığım dilekçemle haberi yapan gazeteciyi asla tanımadığımı tabir ettim. Haber içeriğinde yer alan bilgilerin Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı’nın görevlendirmesiyle heyet üyesi olarak hazırladığım ferdî raporda yer alan bilgilerle örtüştüğünü, misal bilgilerin, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı ve Fen-Edebiyat Fakültesi’nin tüm idare heyeti üyelerini misyonu berbata kullanma suçlamasıyla Yükseköğretim Şurası Başkanlığı’na şikayet ettiğimi de rektörlüğe ilettim” tabirleri yer aldı.
‘ADALET UNSURUYLA BAĞDAŞMAZ’
Akademisyen YÖK’le şu bilgileri de paylaştı: “Haber içeriğinde yer alan bilgilere başta Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı olmak üzere bu raporu görme yetkisi olan ya da yetkisi olmayıp da görme ihtimali olan herkesin bu bilgileri gazeteciye göndermiş olabileceğini, tıpkı vakitte Yükseköğretim Kurulu’na yaptığım şikayeti PTT Kargo marifetiyle gönderdiğim için rastgele bir PTT kargo çalışanının da bu ifşaatı yapmış olabileceğini söyledim. Bu türlü bir suçlamanın yalnızca benimle hudutlu tutulmasının hak ve hukuk çerçevesinde olamayacağını, böylesine soyut, mesnetsiz, haksız, hukuksuz ve büsbütün bir varsayımdan hareketle bir öğretim üyesi hakkında rastgele bir soruşturmanın açılmasının adalet unsuruyla bağdaşmayacağını, bundan ötürü ismi geçen soruşturma buyruğunun iptal edilmesini talep ettim.”
‘REKTÖR VAZİFESİ BERBATA KULLANDI’
Hakkındaki savları reddeden akademisyen, rektörlükle ilgili olarak şunları söyledi: “Rektörlük makamını işgal eden kimselerin yalnızca kendi yanındaki insanların rektörü olmadığını, benim de rektörüm olduğunu, bu yüzden benim de hakkımı, hukukumu korumakla mükellef olduğunu tabir ettim. Haberlerde yer alan bu yakışıksız savlar şahsımı her şeyden evvel üzmekte. Bu hüznüm hem bir üniversite mensubu olmam, hem de bir Kütahyalı olarak beni derinden etkilemekte. Bu ülkenin en kıymetli bedellerinden birisi olması gereken bir kurumun toplum nezdinde bu derece yıpratılması son derece acı verici. Tüm bu savların gerçek olup olmadığı gerek Yükseköğretim Şurası Başkanlığı ve gerekse öbür isimli ve idari mercilerce elbette ki ortaya çıkartılacak. Fakat bu süreçte şu katiyetle ortaya çıkmıştır ki Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’ni yönetenler üniversiteyi yönetememişler, üniversitenin kamuoyu nezdindeki değerine halel getirmişlerdir. Yalnızca mensubu bulunduğum kısma alınacak bir öğretim üyesi alım sürecinde izlenen prosedür ve sonucunda verilen kararlar bile üniversiteyi yönetenlerin başta rektör olmak üzere ne derece basiretten mahrum olduğunu açık ve net ortaya koymakta. Rektör, ortaya atılan argümanlara karşılık verip bu savları, savları ortaya atanların başına çalmak yerine daima kendisi ve şürekası dışında sorumlular aramış, sorunu çözmekten çok sıkıntıları artırma yoluna giderek sorumluluğu üzerinden atmaya çalışmıştır. Tıpkı durum bu şikayet dilekçeme husus olan ve hakkımda açılan soruşturmada da ortaya çıkmıştır”
Akademisyen son olarak rektörlük tarafından mobbinge maruz kaldığını söyleyerek rektörlüğün vazifesi berbata kullandığı argümanıyla vazifeden alınmasını talep etti.