29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin 99. yıldönümünü içimizde her zamanki coşku, çalışkanlık ve üretkenlikle kutluyoruz. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarıyla bu ülkeyi kurmak, yaşatmak ve geliştirmek için emeği geçen kim varsa hürmetle anıyoruz. Türkiye’nin ekonomik konjonktürde sıkıntı geçen özellikle son 1 yılında ana gündem olan iktisada bir de o periyodun gözlüğünden bakmak istiyoruz. 1923’te savaştan çıkmış, borçları sebebiyle yabancı sermayenin damarlarına nüfuz etmiş olduğu, bilhassa çalışan erkek nüfusunun azaldığı bir ülkeden, dünyanın sanayi ihtilalini yakalayan, Osmanlı’nın borçlarını ödeyen, toplumsal ve kültür alanlarında gelişen, kentleşen, demokrasiye ulaşan ülkesine hangi kaideler sağlandı?
Öncelikle bu içerikte kullandığımız kaynakların sahipleri👇
Cumhuriyet kurulurken, iktisat nasıldı?
Lozan’da bu kurallarla görüşmeler yapıldı. 3 ana öge öne çıktı👇
Ülkede 1914 yılında 16,5 milyon olan nüfus 1924 yılında 13 milyon olmuştu. İstanbul’un nüfusu 900 binden 700 bine, İzmir’in nüfusu 300 binden 150 bine gerilemişti.
Tarımdaki aşar ve ağnam vergileri kaldırıldı.
“Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan; demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan.”
Yeni İktisat Modeli!
İzmir İktisat Kongresi, cumhuriyetin ilanı öncesi, o periyodun önde gelen iş dünyası temsilcileriyle yapılmıştır.
Kongre’nin değerli emelleri vardı.
İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar tavsiye niteliğinde olurken, yeni Cumhuriyet hükümetinin ekonomik yol haritasında yükünü hissettirmiştir.
İş Bankası ve Sanayi Maadin Bankası 1924-25 yıllarında kurulurken, 1929 yılına kadar 28 banka daha kurulmuştur.
Tarımda çiftçilere eğitimler, dayanaklar verilmiştir.
1920’lerde yalnızca 14 fabrika kurulmuş, Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatına kadar toplam fabrika sayısı 46’ya çıkmıştır.
1923-1929 yılları ortasında dış ticaret istikrarı korunmaya çalışılmıştır.
Tüm bunlara karşın 1. Dünya Savaşı’ndan evvelki yıl olan 1914 yılı “kişi başına düşen ulusal gelir” düzeyleri 1929 yılında yakalanmıştır.